Tüm dünyada değişimlerin, belirsizliklerin ve risklerin arttığı bir dönemi yaşıyoruz. 2008’de başlayan global krizin etkileri henüz geçmemişken giderek genişleyen ticaret savaşları ülkeleri, şirketleri ve bireyleri derinden etkiliyor. Global ve yerel olumsuz nitelikteki gelişmeler şirketler açısından kriz yönetimini zorunlu kılıyor. Bunu başarıyla yapabilen şirketler ayakta kalabiliyor, başaramayanlar ise büyük zararlarla karşılaşabiliyor. Hatta faaliyetlerini sürdüremez hale gelebiliyor.
Kriz’i genel olarak şirketlerin normal çalışma düzenini önemli oranda bozan, itibarını ve varlığını sürdürmesini tehdit eden ve hızlı bir şekilde çözülmesi gereken sorunlar şeklinde ifade etmek yanlış olmayacak. Bazen basit görünen bir olay veya durum bile kriz oluşmasına neden olabiliyor. Önemsenmeyen bir şikayet veya söylenti sosyal medyada büyüyüp şirketlerin faaliyetini tehdit edebiliyor. Kriz yönetimini ise şirketlere zarar verebilecek olumsuz durumlarla mücadele etme süreci olarak ifade etmek mümkün.
Kriz nasıl oluşur?
Krizler şirketler açısından dışsal faktörlerden oluşabileceği gibi şirkete özgü yönetsel ve örgütsel nedenlerle de oluşabiliyor. Krizi oluşturan dışsal faktörler genel olarak şirket yönetimlerinin kontrolünün dışında kalan ve kontrol edilemeyen niteliktedir. Bunlar ekonomik nitelikli olabileceği gibi çevresel, sosyo-kültürel, politik, teknolojik vb. nedenlerden kaynaklanabiliyor. Uluslararası ilişkiler, politik ve ekonomik kararlar krizlerin oluşumunda belirleyici olabiliyor.
Bunun yanı sıra başta yönetim yetersizlikleri, kontrol ve risk yönetimi sistemlerindeki eksiklikler olmak üzere çok çeşitli içsel problemler de şirketlerin krize girmesine etki edebiliyor. Bu tür olumsuzluklar çalışanlar, müşteriler ve diğer paydaşlar nezdinde şirkete yönelik güven kaybına neden olabiliyor, satışlarını düşürebiliyor, önemli sorunlara ve krize neden olabiliyor. Kriz hangi nedenle oluşursa oluşsun bu önemli sorunla mücadele etmek için şirket yönetiminin liderliği, öngörüsü, becerisi ve aktif müdahalesi büyük önem taşıyor.
Kriz aynı zamanda fırsattır
Kriz dönemleri genel olarak yöneticilerde ve çalışanlarda korku ve panik ile yaklaşılan, gerilime düşüren ve şirketlerin küçülme, maliyetleri kısma, birim kapatma, işten çıkarma gibi tepkisel karar ve eylemlerinin sıkça görüldüğü zamanlardır. Gerçekten de bu tür dönemlerde çeşitli maliyet kısıcı tedbirlerin alınmasının doğru olduğu ortadadır. Bu dönemlerde normal dönemlere göre daha ihtiyatlı ve dikkatli olmak gerekir.
Bununla birlikte literatürde ve çalışma dünyasında sıkça ifade edildiği gibi her kriz aslında şirketler için aynı zamanda büyük fırsatları da beraberinde getirir. Kriz yönetimi temelde riskleri yönetirken aynı zamanda bu fırsatları da görmeyi ve şirket lehine yararlanmayı gerektirir. Şirketin ve şirket yönetiminin varlığını devam ettirebilmesi ve başarılı olması tehlikelerden korunma kadar bu fırsatların değerlendirilmesine de bağlıdır.
Kriz nasıl yönetilmeli?
Günümüzdeki siyasal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler ile pazar dinamikleri dikkate alındığında krizlerin kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ve giderek artan bir görünüm sergilediğini belirtmek gerekiyor. Bu nedenle krizden kaçmanın mümkün olmadığını önemli olanın krizi yönetmek olduğunu ifade etmek yanlış olmayacak. Kriz yönetiminin ise kriz öncesi, kriz esnası ve kriz sonrasına yayılan boyutları bulunuyor. Etkili bir kriz yönetimi için tüm bu süreçlerde başarılı, hızlı ve etkili uygulamalar geliştirmek önem taşıyor.
Kriz öncesinde normal stratejilerin yanı sıra kriz dönemi stratejilerinin de belirlenmesi, gerekli planların hazırlanması ve kriz dönemlerine hazırlıklı olunması gerekiyor. Bu kapsamda dışsal ve içsel riskleri önceden öngörüye imkan veren risk yönetimi ve erken uyarı mekanizmaları gibi koruyucu önlemlerin geliştirilmesi önem taşıyor. Oluşacak krizleri önceden öngörmek, kriz belirtilerini zamanında ve doğru analiz etmek, zamanında ve hızlı harekete geçerek gerekli aksiyonları almak krizin olası zararlarının azaltılması için hayati derecede önem taşıyan konular olarak karşımıza çıkıyor.
Proaktif hareket etmek gerekiyor
Kriz esnasında reaktif değil proaktif davranılması, olaylara ve sorunlara objektif bir şekilde yaklaşılması, önemli hiç bir sorunun üstünün örtülmemesi, aksiyon planları hazırlanarak mevcut sorunların çözüme kavuşturulması önem taşıyor. Kriz dönemlerinde akılcı, sakin ama bir o kadar da hızlı hareket edilmesi ve kararlar alınması gerekiyor. Kriz dönemlerinde şirket bünyesinde yatay ve dikey iletişim kanallarının açık ve işler tutulması ayrıca önem taşıyor. Krizle ilgili hızlı ve açık bilgiler sağlamak ve karar mekanizmasını bu temele oturtmak gerekiyor.
Bunun yanı sıra medya iletişiminin etkili yönetimi ve sosyal medya kanallarının etkili kullanımı, komuoyu ve müşterilerin doğru bilgilendirilmesi de büyük önem taşıyor. Çalışanlara, kamuoyuna, medyaya ve tüm paydaşlara karşı şeffaf ve dürüst olmak gerekiyor. Bu dönemlerde bir sorumlu ve suçlu aramaya odaklanmak ve zaman kaybetmek yerine yönetimin liderliğinde etkili ekip çalışmasıyla aktif bir kriz yönetimi uygulamak ve bu değişimi yönetmek önem taşıyor. Kriz yönetiminde gerekirse şirket dışındaki uzmanlardan danışmanlık hizmeti alınması yararlı olabilir.
Kriz sonrasında ise krizin zararlı etkilerinin kalıcı olmasını önleyecek tedbirler alınması ve çalışanların motivasyonun yeniden yükseltilmesi gerekiyor. Bu süreçte her krizin birbirinden farklı gerekçeleri ve dinamikleri olduğunu bilmek önem taşıyor. Bir krizde başarılı sonuçlar veren yöntemler başka bir krizde aynı sonuçları vermeyebiliyor. Bu nedenle kriz yönetiminde bu gerçeğin dikkate alınması ve karşı karşıya bulunulan krizin özelliklerine uygun kararlar alınması ve uygulamalar geliştirilmesi önem taşıyor.
Gürdoğan Yurtsever
@guryurtsever
Turcomoney Dergisi’nde yayımlanmıştır.