ABD, 6 Temmuz’dan itibaren Çin’den ithal edilen 34 milyar dolar değerindeki 800’den fazla ürüne % 25 ek gümrük vergisi tarifesi uygulamaya başladı. Çin de buna karşılık olarak ABD’den ithal edilen 34 milyar dolar tutarındaki otomobil ve tarım ürününe % 25 ek gümrük vergisini yürürlüğe koydu. Böylece ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı resmen başlamış oldu.
Son dönemde küresel ticaret savaşları tartışmalarının dünya ekonomisinin en önemli gündem maddelerinden birisi haline geldiği görülüyor. ABD’de Başkan Donald Trump yönetiminin Mart ayında demir-çelik ve alüminyum ithalatına %25 ve %10 ek gümrük vergisi koyacağını ilan etmesi ve uygulamasıyla fitili ateşlenen ticaret savaşları yapılan açıklamalar ve karşılıklılık esasıyla alınıp uygulanan kararlar ile başta ABD ve Çin olmak üzere diğer ülkeleri de içine alıp genişleyerek yayılmaya devam ediyor. Bu da dünya ticaretine yönelik endişeleri giderek artırıyor.
ABD yönetimi 6 Temmuz’dan itibaren Çin’den ithal edilen 34 milyar dolar değerindeki 800’den fazla ürüne % 25 ek gümrük vergisi tarifesi uygulamaya başladı. Çin de buna karşılık olarak ABD’den ithal edilen 34 milyar dolar tutarındaki otomobil ve tarım ürününe % 25 ek gümrük vergisini yürürlüğe koydu. Böylece ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı resmen başlamış oldu. Bu tartışmalara üye ülkeleri vergi artışından doğrudan etkilenecek Avrupa Birliği ile yine aynı nedenle Kanada ve Meksika gibi ülkeler de katıldı. ABD’nin olası yeni hamleleri tartışılıyor ve bekleniyor.
DÜNYADA KORUMACILIK ARTIYOR
Bu gelişmeleri Trump’ın seçilirken ABD vatandaşlarına vaad ettiği korumacı politikaların önemli bir yansıması olarak ifade etmek yanlış olmayacak. Trump, ABD’nin Çin ve diğer ülkelerle olan ticaretinde adaletsizliklerin olduğunu, ABD’nin bu ticarette çok yüksek açıklar verdiğini ve bunun sürdürülemez olduğunu belirterek ek gümrük tarifelerinin gerekli olduğunu belirtiyor. Bu konuda ulusal güvenlik vurgusu yapıyor. Çin başta olmak üzere Avrupa Birliği ve diğer ülkeler ise, ABD’nin bu hamlesinin ticaret anlaşmalarına aykırı olduğunu ve dünya ticaretine büyük zarar vereceğini ifade ediyor.
Gelen tüm itirazlara rağmen ABD Başkanı Trump bunları dinlemiyor, korumacı söylemlere ve tek taraflı uygulamalara devam ediyor. ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendi öncülüğünde oluşturulan kurallı ticaret düzenine karşı çıkıyor, çeşitli ticari anlaşma ve ortaklıklardan çıkacağı açıklamalarını yapıyor. Diğer devletler, ABD Başkanı Trump’ın açtığı bu yoldan gidiyor ve misilleme adı altında karşı önlemleri hayata geçiriyor. Böylece tüm dünyada korumacılık giderek artıyor. Bugüne kadar küreselleşme ve serbest ticaretin en önde gelen savunucusu olan ABD korumacılığa ve gümrük tarifelerine yönelirken, önceki dönemlerde korumacı ve içe kapalı ekonomisiyle bilinen Çin ise, serbest ticaretin savunuculuğunu yapıyor. Bunu gerçek bir ironi olarak değerlendirmek yanlış olmayacak.
Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında başlayan ve diğer ülkelere de yayılan ticaret savaşları, artabilecek gümrük vergisi gelirleri nedeniyle ABD ekonomisine kısa süreli fayda sağlayabilir. Fakat orta ve uzun dönemde böyle bir savaşın hiç bir ülkeye fayda getirmez. Dünya ekonomisi, bu durumdan büyük zararlar görebilir. Özetle, böyle bir savaşın kazananı olamayacağını ifade etmek yanlış olmayacak.
YÜKSEK MALİYETE NEDEN OLACAK
Artık resmen başlayan ticaret savaşlarından geri adım atılmaması, gümrük vergisi artışlarının sürmesi ve giderek büyümesi durumunda, dünya ekonomisinin bundan olumsuz etkileneceği ortada. Bu durumun küresel ekonomide yavaşlamaya ve telafisi imkansız yüksek maliyetlere neden olacağı belirtiliyor. Özellikle ABD ve Çin arasındaki savaşın sürmesinin iki yıl içinde küresel ekonomik büyümeyi binde 5 azaltacağı ifade ediliyor. Bu savaşların önümüzdeki dönemde giderek büyümesinin küresel ticarete maliyetinin 2 trilyon doları bulabileceği belirtiliyor.
Ek gümrük vergileri ürünlerin maliyetlerine, faizlere ve döviz kurlarına olumsuz etkide bulunuyor. Bu gelişmelerden mali piyasalar olumsuz etkileniyor, borsalar ve kararlardan etkilenme olasılığı yüksek şirketlerin hisse senetleri düşmeye devam ediyor. Üretim ve ithalat maliyetleri artıyor. Bunlar ürünlerin fiyatlarını artırıyor ve hayatın daha pahalı hale gelmesine neden oluyor. Başta otomotiv ve teknoloji sektörü olmak üzere pek çok sektör bundan olumsuz etkileniyor. Üretim azalıyor, işsizliğin yükselme riski bulunuyor. Bu gelişmeler gelecek beklentilerini olumsuz olarak etkiliyor. Gelecekte ticaret savaşlarının kapsamının genişleme potansiyelinin yüksek olduğu, bunun yeni savaş dalgalarına neden olacağı ve daha da yükselecek tarifelerin bu etkileri daha da büyüteceğinden endişe ediliyor.
BU SAVAŞIN KAZANANI OLMAYACAK
Dünyanın en büyük iki ekonomisi ve ilk iki sıradaki ihracatçı ülkesi arasında başlayan ve diğer ülkelere de yayılan ticaret savaşlarının artabilecek gümrük vergisi gelirleri nedeniyle ABD ekonomisine kısa dönemde faydası olacağı ifade edilebilir. Fakat orta ve uzun dönemde böyle bir savaşın hiç bir ülkeye fayda getirmeyeceğini ve dünya ekonomisine büyük zararlar verebileceğini belirtmek gerekiyor. Bu nedenle böyle bir savaşın kazananı olamayacağını ifade etmek yanlış olmayacak. Azalacak ticaret hacmi nedeniyle savaşın tüm tarafları farklı düzeylerde de olsa olumsuz etkilemesi kaçınılmaz görünüyor.
TÜRKİYE DE OLUMSUZ ETKİLENECEK
Küreselleşmenin yoğun bir şekilde yaşandığı, ülkelerin, şirketlerin ve bireylerin birbirlerine bağımlılığının arttığı bir dönemde bu savaşların üreticilerden tüketicilere kadar her kesime olumsuz etkileri olacak. Özellikle tüketicilerin bu süreçten en fazla olumsuz etkilenecek kesimlerin başında geleceği belirtiliyor. Bunun yanı sıra gelişmekte olan ülke ekonomilerinin bu süreçten büyük zarar görebileceği ifade ediliyor. Türkiye’nin de böyle bir süreçten olumsuz etkilenme olasılığı yüksek görünüyor. Bu nedenle yaşanabilecek gelişmelere göre hazırlık yapmak gerekiyor.
Bu savaşların karşılıklı açıklamaların ötesine geçerek ilk defa resmi olarak uygulamaya alındığı günümüzde olumsuz etkilerin henüz sınırlı olduğunu ifade etmek mümkün olsa da, yakın gelecekte bu etkilerin daha açık bir şekilde ortaya çıkacağını ifade etmek yanlış olmayacak. Önü alınamadığı ve bu savaşlar daha da genişlediği takdirde gelecekte çok daha büyük zararlarla yüzleşilmek zorunda kalınacak. Bu nedenle ülkelerin birbirleriyle ticaret yapmayı becerebilmesi, bunun için iletişim kanallarının etkili bir şekilde işletilmesi ve karşılıklı çıkarların da gözetildiği ortak bir paydada anlaşma zemini oluşturulması bu zararların önlenmesi bakımından büyük önem taşıyor.
Gürdoğan Yurtsever
Turcomoney Dergisi’nin Ağustos 2018 sayısında yayımlanmıştır.