Tüm dünya ülkeleri son aylarda yeni tip coronovirüs (Covit-19) salgını nedeniyle ilan edilen pandemi ile mücadele etmeye çalışıyor. Hayvanlardan insanlara geçtiği belirtilen bu virüse yakalananların sayısı her geçen gün artarken, maalesef kayıp sayıları da artıyor. Çok hızlı yayılma özelliği bulunan ve günümüz dünyasındaki mobilitenin de etkisiyle kısa sürede tüm dünyaya yayılan bu küresel salgın ile mücadele etmek için ülkeler çeşitli karantina tedbirleri ve sokağa çıkma yasakları uyguluyor. Bu şekilde kişilerin evlerinde izole edilmesi ve virüse yakalanmasının önüne geçilmeye çalışılıyor.
Bu da daha önce yaşamadığımız günleri yaşamamıza neden oluyor. İnsanlar işlerine gidemiyor, sokağa çıkamıyor. Evlerine kapanarak, gelişmeleri izleyerek, endişeyle bu sürecin bitmesini bekliyor. Doktorların ve sağlık çalışanlarının bu süreçte alkışlanası mücadelesi herkese ilham veriyor. Bazı ülkeler sıkı tedbirlerle belirli oranda başarı sağlıyor görünüyor. Yapılan açıklamalardan bir çok ülkede yürütülen aşı çalışmalarının ise kısa sürede tamamlanması ve piyasaya sürülmesinin çok olası olmadığı, bunun için bir süre daha beklemek gerekeceği anlaşılıyor.
Şirketler iflas, çalışanlar ise işsiz kalma riskiyle karşı karşıya
Ekonomik aktiviteler tüm dünyada neredeyse durmuş durumda. Bir çok işyeri kapalı, tedarik zinciri kısmen işliyor, yalnızca gıda gibi yaşamı sürdürmek için gereken ürünlerin satışını yapan veya buna benzer alanlarda hizmet veren işletmelerin belirli kurallarla faaliyet göstermesine izin veriliyor. Savaş dönemlerinde dahi görülmeyen bu yaşananları bazıları 1929 ekonomik buhranı ile karşılaştırıyor. Gerçekten dünyada daha önce de salgınlar yaşanmasına rağmen küreselleşme ve mobilitenin de etkisiyle daha önce görülmeyen nitelikteki bu gelişmelerin ekonomik açıdan tüm dünyaya büyük zarar verdiği ortada. Ekonomik büyüme öngörüleri önemli oranlarda aşağıya doğru revize ediliyor.
Bir çok kişi aslında yaşananların henüz başlangıç olduğunu, daha büyük tsunaminin tüm dünyayı beklediğini belirtiyor. Küresel salgının oluşturduğu belirsizlik ortamında, bu endişeler ve riskler her geçen gün daha da artıyor. Şirketler iflas, çalışanlar ise işsiz kalma riskiyle karşı karşıya. Bir çok ülkede işsizlik hızla yükseliyor. Bu nedenle bir çok ülke şirketleri ve çalışanları desteklemek için görülmemiş boyutta destek paketleri açıklıyor. Belirli süre boyunca işten çıkarmaları yasaklıyor, çeşitli önlemler açıklıyor. Fakat bütün bunların hızla yaklaşmakta olan tsunamiye ne kadar çare olacağı henüz bilinmiyor.
Coronavirüs Öncesi (CÖ)-Coronavirüs Sonrası (CS)
Bunun yanı sıra salgının neden olduğu bütün bu etkilerin dünyayı çok boyutlu olarak değiştireceğine yönelik söylemler ve öngörüler giderek artıyor. Bazıları Coronavirüs Öncesi (CÖ)-Coronavirüs Sonrası (CS) şeklinde dönemselleştirmeye giderek bu yaşananlar nedeniyle dünyanın daha öncesiyle kıyas götürmeyecek şekilde değişeceğini, dönüşeceğini ifade ediyor. Bu değişimin hem ekonomik, hem sosyal, hem de politik açılardan olacağı belirtiliyor. Fütüristik perspektif ile bu konuda çeşitli senaryolar ortaya konuluyor. Bir çok işin ve iş yapış şeklinin değişeceği ve yeniden düzenleneceği belirtiliyor.
Gerçekten de yaşanan salgının uzaktan çalışma, uzaktan eğitim, e-ticaret gibi alanların önemini artırdığı görülüyor. Bu alanlarda zaten uzun süredir önemli gelişmeler yaşanıyordu. Fakat pandemi ile birlikte bu alanlardaki gelişimin çok daha fazla hızlandığı görülüyor. Çalışma alanı uzaktan çalışmaya imkan veren işyerleri hızla uzaktan çalışma modellerine geçti. Toplantılar e-toplantı platformları üzerinden yapılmaya başlandı. Pandemi nedeniyle kapanan okullar ve üniversiteler eğitimlerine uzaktan eğitim modelleri ile devam ediyor. Gelişen teknolojiler sayesinde başlayan bu dönüşüm pandemi sayesinde hızlandı. Yaşanan pandeminin dijital ve teknolojik dönüşümü hızlandırdığı ve bunun devam edeceği görülüyor.
Sosyal ve politik yaşam etkilenecek
Bunun yanı sıra sosyal yaşamda sosyal mesafe kavramı yaşamımızın odağına yerleşti. Salgından korunmak için insanlar ile temasın en az düzeye indirilmesi, belirli bir mesafeden fazla yaklaşılmaması, el sıkışma gibi temaslardan kaçınılması tavsiye ediliyor. İnsan ilişkilerinin ve temasın çok önemli olduğu toplumlar için zorlayıcı olsa da pandemi ve karantina günlerinde toplumlar hızla bu kavrama alışmaya başladı. Pandemi sona erdiğinde de bunun psikolojik etkisinin uzun süreceği ve tüm ülkelerde sosyal ilişkiler açısından mesafenin ön planda olduğu yeni bir dönemin başlayacağı belirtiliyor. Sosyal alanda bu salgının etkileri uzun süre yaşanacak görünüyor.
Pandeminin devlet kavramında ve uluslar arası ilişkilerde de dönüşüme neden olacağı öngörüleri ile karşılaşılıyor. Bazı yorumlarda krizin aşılması için küresel işbirliğinin önemi nedeniyle yeni bir küreselleşme yaklaşımının doğacağına, ortak çıkarlar bağlamında devletler arası işbirliğinin gelişeceğine, uluslarüstü örgütlerin yenilenerek devam edeceğine yönelik olumlu bir bakış söz konusuyken; bazı yorumlarda ise gelecekte idealizmin gelişeceği bir ortam oluşmayacağına, politik yaklaşımlar ile başta ABD ve Çin arasında olmak üzere güç rekabetine dayalı çatışma ve savaşların daha da artacağına, bunun da düzensizliği daha da artıracağına yönelik olumsuz bakış açısı ile karşılaşılıyor.
Salgın riski şirketlerin en önemli riskleri arasında
Pandemide daha sert ve sıkı tedbirler alan otoriter ve yarı-otoriter rejimlerin daha kısa sürede daha başarılı sonuçlar aldığı, demokrasi ile yönetilen rejimlerde ise başarının daha uzun süreli ve zor elde edilebildiği görülüyor. Bunun otoriter rejimlere ve güçlü devlet modeline yönelik bir kaymaya neden olabileceği ifade ediliyor. Ayrıca toplumlarda pandemi süreçlerinin başarısız yönetilmesi, sağlık ve sosyal destek sistemlerinin yetersizliği, ekonomik kayıplar ve artacak işsizlik nedeniyle hoşnutsuz büyük kitlelerin politik alanda ve yönetimlerde önemli ve kalıcı değişimlere neden olabileceği belirtiliyor.
Küresel bir kriz haline gelen salgına şirketler perspektifinden bakıldığında ise risk yönetimi ve kriz yönetiminin öneminin arttığını ifade etmek yanlış olmayacak. Şirketlerin risk analizlerinde salgın veya pandemi riskine genellikle yer verilmiyordu. Fakat yaşananlar salgın riskinin her sektörden şirket için en büyük ve önemli risklerden birisi olduğunu gösterdi. Bir üst düzey yöneticinin dediği gibi bugüne kadar ekonomi, finans, iktisat gibi konulara çalışan şirket üst yöneticilerine en zor soru hiç çalışılmayan biyolojiden geldi. Artık bu olaydan sonra salgın riskinin de risk yönetimi çalışmalarında esas alınması gerekiyor. Ayrıca bu tür dönemlerde şirketlerin kriz yönetimini başarıyla uygulamaları da hayati önem taşıyor.
Küreselleşmenin neden olduğu mobilite sayesinde tüm dünyada çok hızla yayılan ve bir anlamda küreselleşmenin ürünü olarak değerlendirilebilecek küresel salgının ve bu nedenle yaşananların dünyada etkileri uzun sürecek, çığır açıcı değişimlere ve her alanda yeni trendlere neden olacağını öngörmek yanlış olmasa gerek. Fakat bu dönüştürücü etkiye yönelik öngörülerin hangilerinin ve ne düzeyde gerçekleşeceğini zaman gösterecek. Tüm dünya ülkelerinin bu küresel krizi doğru bir şekilde algılamaları, ülkeler arası işbirliği için bir fırsat olarak görmeleri ve bu yönde uygulamalar geliştirmeleri, yaşanan bu büyük krizin olumsuz etkilerinin daha kısa sürede ve daha kolay bir şekilde aşılmasına katkı sağlayacağı gibi, insanlığın geleceğe yönelik ortak umutlarının da tekrar yeşermesine katkı sağlayacaktır.
Gürdoğan Yurtsever
Turcomoney Dergisi’nin Mayıs 2020 sayısında yayımlanmıştır.