Tüm dünyada yaşanan hızlı nüfus artışı, her geçen gün daha derinden yaşadığımız iklim değişikliği ve bunların neden olduğu olumsuzluklar, tarımsal üretimin önemini hızla artırıyor. Tarım teknolojilerinde hızlı bir gelişim yaşanıyor. Zirai aletler, tohum, gübre gibi tarımsal üretimi ilgilendiren her alanda ezber bozan yenilikler ile karşılaşılıyor. Yeni üretim metotları geliştiriliyor. Bütün bunların sayesinde tarımsal üretimde verimlilik artıyor.
Bununla birlikte bu değişim önemli sağlık sorunlarına da yol açıyor. Genetiği ile oynanmış, hormonlu gıdalardan kaçmak imkansız hale geliyor. Yetersiz ve dengesiz beslenme sorunu çığ gibi büyüyor. Sağlıklı gıdaya ulaşım giderek zorlaşıyor. Bu nedenle gıda güvenliği, sağlıklı ve sürdürülebilir bir tarım çok daha önemli hale geliyor. Her geçen gün daha fazla kişi organik yollarla üretilmiş tarım ürünlerine yöneliyor. Bu konuda yatırımlar artıyor.
TARIMIN PAYI DÜŞTÜ
Ülkemiz tarım üretimi açısından çok elverişli bir coğrafyada yer alıyor. İklim koşulları da tarımsal pek çok ürün yetiştirilmesine imkan sağlıyor. Türkiye, geleneksel olarak bir tarım ülkesi olarak biliniyor. Gerçekten de uzun yıllardır tarım, ülkemizde hep ön planda oldu. Fakat sanayileşme ve şehirleşmenin artmasıyla birlikte ekonomimiz içindeki tarımın payı sürekli düşüş gösterdi. Bu süreçte tarım üretimi genellikle geleneksel metotlarla yürütülmeye devam etti. Tarım alanında teknolojik değişim sınırlı kaldı.
Bunun yanı sıra tarım alanları yıllar içinde miras yoluyla bölündü. Tarımsal ürünlerin verimi, getirisi ve karlılığı düştü. Üretim yapan çiftçiler maliyetlerini karşılayamaz hale geldi. Bu nedenle tarım kesiminde çalışan sayısı azaldı. Köylü ve çiftçi giderek tarımdan uzaklaştı. Tarımda kendi kendine yeten bir ülke olan Türkiye bu konumunu kaybetti. Geçmişte üretilen birçok ürün ithal edilmeye başlandı. Son yıllarda ülkemizde üretilebilecek ürünlerin farklı ülkelerden ithal edilmesi sıkça eleştiriliyor.
DESTEKLEME MEKANİZMALARI YETERLİ GELMİYOR
Aslında tarım alanında çeşitli teşviklerin ve desteklemelerin bulunduğunu ifade etmek gerekiyor. Fakat teşviklerin ve desteklerin günlük sorunların etkisini hafifletmesi dışında faydası olduğunu belirtmek maalesef mümkün değil. Ayrıca, devlet tarafından zaman zaman tarım alanında çeşitli stratejiler açıklanıyor, modeller uygulanıyor. Bu kapsamda artık tarımsal izleme ve bilgi sistemi ile daha etkili izleme yapılabiliyor. Tarım sigortaları alanında çeşitli adımlar atıldı. Çeşitli bölgelerde toplulaştırma çalışmaları ile dağınık tarlalar bir araya getiriliyor, çeşitli sulama projeleri geliştiriliyor.
Fakat bunların yeterli olduğunu belirtmek mümkün değil. Yüksek girdi maliyetleri, üretici ve tüketici fiyatları arasındaki dengesizlik, artan gıda fiyatları herkesi zorluyor. Tarımsal üretimin maliyeti her geçen gün artıyor. Bu nedenlerle maliyetlerini dahi karşılayamayan çiftçiler üretimden uzaklaşıyor. Elindeki toprağını satıyor, işçi olarak çalışmaya yöneliyor. Ekilebilir tarım arazileri hızla azalıyor. Çiftçi başına düşen tarımsal katma değerde ülkemiz oldukça geride kalıyor.
TARIMDA TEKNOLOJİ KULLANIMI ARTIYOR
Oysa tarım, dünya nüfusu ve gelecek nesillerin sağlığı için kritik önem taşıyor. Dünyada tarımın ve özellikle de sürdürülebilir tarımın önemi yeniden keşfediliyor. İnsana, bitkiye, çevreye duyarlı, kaliteli ve verimli bir üretim anlayışı ve gıda güvenliği ön plana çıkıyor. Hızla artan nüfus, iklim değişikliğinin tarımsal alanda neden olduğu sorunlar ve kısıtlı doğal kaynaklar nedeniyle tarımda teknoloji kullanımının önemi artıyor. Bu kapsamda akıllı tarım, endüstri 4.0 gibi teknolojiler tarıma entegre oluyor.
Bu uygulamalar üretimi ve verimliliği artırıyor, maliyetleri düşürüyor. Tarımın öneminin farkında olan birçok ülke, uzun yıllardır bu konuda yatırımlar yapıyor, teknolojiler geliştiriyor. Konuya stratejik olarak önem veriyor. Bu sayede tarım yapılabilir alanı kısıtlı bazı ülkeler üretim verimliliği ile ihracat yapar noktaya geliyor. Bazı ülkeler toprağa ihtiyaç duymayan üretim metodları geliştiriyor ve bu şekilde bazı tarımsal ürünlerde dünya lideri oluyor. Bazı ülkeler sadece ürettikleri tarım ürünlerini satmıyor, yurt dışından yarı mamul tarım ürünlerini alıyor, işliyor, paketliyor ve yüksek değerli olarak ihraç ediyor. Böylece bu ülkeler tarımda markalaşıyor ve önemli gelir elde ediyor.
KATMA DEĞERLİ ÜRÜN ÜRETMEK GEREKİYOR
Günümüz dünyasında tarımsal üretimde sağlanan başarı bağımsızlığın önemli göstergelerinden birisi olarak görülüyor. Gerçekten de tarımda dışa bağımlı olmayan, üreten ve dışarıya satan ülkeler hem ekonomilerini hem de vatandaşlarının sağlıklarını koruyabiliyor. Kalkınmanın yolu yeniden ve güçlü bir şekilde tarıma yönelmekten, sürdürülebilir tarımdan, katma değerli üretimden ve tarımda markalaşmaktan geçiyor. Türkiye’nin bulunduğu coğrafya bu açıdan eşsiz fırsatlar veriyor.
Bu nedenle mevcut tarım stratejilerinin yeniden ele alınması, tüm paydaşların katkılarıyla geliştirilmesi, katma değerli ve sürdürülebilir üretimi teşvik edecek mekanizmaların hayata geçirilmesi, tarımsal teknolojilerin geliştirilmesine imkan sağlayacak inovatif ortamın oluşturulması, topraklarımızın verimliliğini artıracak metotların geliştirilmesi, çiftçileri bilinçlendirmeye yönelik yaygın eğitim programlarının uygulanması, çiftçilere toprak analizi, danışmanlık gibi desteklerin daha etkili yöntemlerle verilmesi önem taşıyor.
Gürdoğan Yurtsever
Turcomoney Dergisi’nin Ağustos 2019 sayısında yayımlanmıştır.